23 Haziran 2009 Salı

everybody comes/goes to hollywood

madalyonun diğer yüzü...varlığı yadsınan
öylesine duruyorsa da
aslında içten içe kaynayan bok çukuruna benzer
foseptik diyoruz kibarca
kime neyse kimin ne dediğinden
ama öğrenilmiş duygular var

alınırız alimallah
içlerimizde hayvanlar ve içlerinde içgüdüleri
kime patlayabiliyorsa bastırılmış duygular
koy çocuğu çağrısıdır o
e ama dur daha karpuz kesecehidik
o karpuzun olduğu da daha görülmedi ama
hep kelek hep kelek
karpuzun olması şartların olgunlaşmasına bir ithaf ise şayet
hayat da ağızdaki o yavan tada alışmak aktivitesi değil miydi
beklenen hasat mevsiminin kimedir neyedir faydası o vakit
şartlarımız şurtlarımız, güllerimizin parçalayan dikenleri var
içindeki hayvanı koyuverdiğinde,
bir tek filmlerde oluyor o seller sular gibi akmak
bir hayal dünyası var
bir gerçek dünya
bir de gerçekmiş gibi gösterilen hayal dünyası
gerçekleşebilme ihtimali denen şey işimize geldiğinden
biz üçüncüye inandık ister istemez
içimizdeki hayvana oynayan film kareleri hep aklımızda
karşımızdakine uyarlamaya çalışırız
o bakımdan hep bir eğretilik
o da çok lanet şeydir
adama ne kendini sevdirir ne karşısındakini
garip durumlara gebe bırakır hep
sonu belirsiz filmleri de ondan sevmeyiz
rahatlamak ister bünye
düşündünmüydü "sonunda ya öyle olduysa, ya böyle olduysa?" diye
kötü ihtimaller anında üşüşür ortama
azıcık kafası çalışan, hasbelkader biraz da melankoliye meyilliyse
al başına belayı
çarşaf çarşaf karamsar senaryolar
neyse...
yakala saçından
tut quantum u
çevir yüzüne
öp öp...

1 Mayıs 2009 Cuma

çocuk

kulakları kendine sağır çocuk
duymadın mı kendinin kendine söylediklerini
kendin adına düşündüğümü söylüyorsun
düşündüğümü düşündüklerini bir an olsun düşünmeyen
sezgileri kendine kapalı çocuk
yabani yaradılışlı
özgür ruhlu
içten içe yanan
böyle yaşamak gerekir sanıyorsun
ama bilmiyorsun
içindeki yangınla yaşayan
yanar huzursuzluğunda
bir bırakmadın seni suyumla yıkayayım
çünkü kibirine bağlısın zincirlerle
ve zincirlerin sana öyle aşık ki
geçit vermez sakinliğime
artık güçsüzüm
imkansızlığımı azat ediyorum
bunu seçiyorsan
öyle kal

bitik

tutku ve onun öznesi

anlaşılmayan gözler

dinlenilmeyen hisler

bakılmayan yüzler

duyulmayan her şey

ve

gücendiğim özensizlik
duygularım kırgın
parmak uçlarımsa özlemli
özlüyorlar
*
çok özlüyorum
uykularımı bölecek kadar
*
sen karşıma gelene dek
yaşam uykusuz kalmak
çünkü
fazla geliyor
bu hasretle yaşamak
-

...sana dokunmak...

18 Kasım 2008 Salı

Bok Gibi

piç olmuş bir hayat...
bir kaybı da ben ekliyorum.
ekliyorum, çünkü çıkartamıyorum. o orada, öylece... ne biri ne de diğeri olabilir. olduramam. bana yapılmasından hoşlanmadığım şeyi sevdiğime yapamam...
kıyamamak diye bir şey var ya hani.. ne komik şey o. yalan yani aslında, ama özünde var işte geçiciliğine rağmen. herkes herkese, herkes her şeye çatır çatır kıyıyor be. insan kendine kıyıyor yahu, ben örneğin...
kendimi iğrenç hissettiğimi söylemiş miydim?
-KENDİMİ İĞRENÇ BULUYORUM.
sebep niyetine bir sıfat menüsü koyardım ortaya da , uğraşamaya bile değmem şu an...
olduğumu sandıklarım bile değilim; o kadarını söyleyeyim yetsin artık.
sülükle özdeşleştiriyorum bazen kendimi. sevimsiz bir hayvan seçtim ama durum bu. varlığım başkalarının varlığına armağan.
bazen bir gaza geliyorum kendi kendime; toparlar gibi oluyorum; kendi kendimi yıldırıyorum sonra. yıldırım... benim adım olsa fena olmazmış.
iyi düşüneyim de iyi olsun bari; evrene çağrılar yönelteyim; sonra o çağrılarım dönsün dolaşsın gerisin geriye bana gelsin. o mevzu da iç işlerinde bağımsız bir de. kalkar kendince doğru zamanda gelir; beni komaya soktuğuyla kalır. ahah daha çağırmadan olmasına mani oldum bile.
dün bir arkadaşımlaydım; hayatıma girmiş mi kalmış mı çıkmış mı belli olmayan ama obsesyona döndüğü belli olan biriyle, geçmişte aramda geçenlerde ne kadar hıyarca davranmış olduğumu anladım. "öküzsün kızım!" dedim kendi kendime; çin astrolojisinde öküz burcuyum zira, belki onun etkisidir. neyse olan olmuş; geriye kalan sağ da yok. eee şimdi ne olacak?
siktir edelim bunları da...
fazla arabesk olmakla birlikte, içimi parçalayan bir durumla karşı karşıyayım; iç içeyim daha doğrusu. ne yapmalı? böyle yukarı tükürsen başka, aşağıya doğru seyirtsen başka türlü olan durumlardan bu durum; durumlardan da durum beğenemem eğer problemliyse... varlığı üzüntü, yokluğu özlem, hiç olmayışı ikisinin toplamının iki katı gibi bir şey. kendisini yolcu ederken, yanına kendimi de katmamı gerektirecek biri; misafir etsem yandım bittim kül oldum demektir. işbu nedenlerle içinden çıkamıyorum. ne zaman bu kadar ince düşünceli oldum bilmiyorum ama, ya onu üzersem diye de ayrı üzülüyorum. üzülücem yani nihayetinde; o elde var bir...
daha yazmak istediklerim vardı ama aklım kaydı başka yerlere; uçtu gitti kafamdakiler yine. düşünüyorum; öyleyse yok olsam ya keşke..................

14 Kasım 2008 Cuma

Zehir

düşünmekten alıkoyuyordum kendimi
hayalini bile kurmuyordum
gerçekleşirse diye ödüm kopuyordu
şöyle bir aklıma gelecek olsa, korkuyla titretiyordu
acıyla kıvranmaktansa, hiç olmamasını dilerim
ben -kısmen- hiç denemeyenlerdenim
iyi bok yedim
geçenlerde uyanmama az kala
bilinçaltım rüyadayken
yanıma uzanmış, bir şeyler anlatıyordu bana
gülüyorduk
rüyamda bile aklımdan geçmiyordu
durdu sonra
hatta belki de hiç durmadan
boynumdan kavradı yavaşça

kendime sormaktaydım
ne yani, şimdi dudakları dudaklarımda mıydı?

ensemden tüm vücuduma yayılan ürpertiyle ayıldım
ve anladım;
zehir ruhuma akmıştı
ve şimdi hayalimde,
günlerdir,
hiç durmadan,
o öpüşe dair kombinasyonların
kombinasyonlarının kombinasyonları...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Açıklama

istiyorum
her şeyi
hepsini
herkesi
canımın çektiği
elimin gittiği
istediğim
ve özlediğim
ve tutkuyla bağlandığım
her şeyi
herkesi
hepsini
istiyorum
ya benim
ya benimle olsunlar
bu benim içimdeki yangın
bu kadar